Günümüzde tüm dünya üzerinde sezaryen doğumların oranı artması ile beraber ilk olarak 1980’li senelerde sezaryen sonrası normal doğum konusu tartışmaya ve denenmeye başlamış olmaktadır. 1980 senelerinde Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde üç olan sezaryen doğum oranları 1996 senesinde yüzde 27 gibi bir rakama yükselirken 2005 senesinden itibaren tekrardan yüzde 9 gibi rakamlara düşürülmüştür. Bu durumun 3 kat daha az seviyeye gelmesindeki en büyük etken ise sezaryen doğumlardan sonra ortaya çıkmakta olan komplikasyonlar medya sayesinde halka ulaşmış ve doğum yapacak olan kişilerin cesaretini kırılmasına olanak göstermiştir. Fakat aynı zamanda birçok tecrübe ve deneyimler kazanılarak hangi şartlarda ve kimler için sezaryen doğum sonrası normal doğum yapabileceği konusundaki uygulanma bilgisi artmaya başlamıştır.
Sezaryen Sonrası Normal Doğum Riski
Sezaryen sonrası doğumlarda en baştaki risk rahmin yırtılma riskidir. Sezaryen sonrası planlanmış sezaryenlerde bu oran yüzde 0 dır. Sezaryen sonrası doğumlarda ise bu oran binde 7 gibi bir oran olmaktadır. Buna nazaran sezaryen sonrası doğumlarda rahmin alınma zorunluluğu, kan takviyesi ve takılması, enfeksiyonlar ve anne ölüm oranı planlı sezaryene göre yaklaşık olarak 2 kat daha fazladır.
Bebekler açısından ise doğum öncesi ve doğum sonrası olan bebek ölümü ise planlı sezaryene oranla yaklaşık olarak 4 kat daha fazla gerçekleşmektedir. Oksijensizlikten doğan beyin hasarı sezaryen sonrası doğumlarda planlanmış sezaryen doğumlarına göre daha fazla ortaya çıkmaktadır.
Sezaryenin Birden Fazla Tekrarladığı Komplikasyonlar
Birden fazla tekrarlanmakta olan sezaryenlerde kan nakli ve takviyesi gerektiren kanamalar 18 kat, karın içi organ yaralanmaları durumu ise 17 kat, kişinin yoğun bakıma maruz kalma gereksinimi 15 kat, 37 haftadan daha az bir sürede doğum yapma zorunluğu da 6 kat olarak plesantanın rahmin alt bölgesine yerleşmiş olması ya da daha fazla bir oranda yapışması da 18 kat artmış olmaktadır. Bunların doğrultusu ve sonucunda tekrarlamakta olan sezaryen doğumlarda rahmin alınma ihtimali ve kan takviyesi gereksinimi gibi bunun yanında da anne olacak kişilerde doğuma bağlı olarak hasarların oluşma ihtimali artmaktadır.
Sezaryen sonrasında doğum talebinde bulunmakta olan anneler çok iyi bir şekilde değerlendirilmeli ve durumun tıbbi olarak risk fayda durumu tıbbi olarak göz önüne serilerek ortaya konulmalıdır. Tercih duygusal kararlar doğrultusunda değil de tıbbi doğrultular yolu ile yapılması gerekmektedir.
Sezaryen doğum kararı verilirken göz önünde bulundurulması gereken temel kriterler ise bebek ve annenin sağlığı ve doğum süresi zarfında saptanmakta olan sorunlar ile bağlantılı olmaktadır.
Doğum ağrılarının uzunca bir süre sürmesi ve bu konularda çevresel olarak anlatılmakta olan kötü deneyim ve sonuçları, doğum zamanının tam olarak saptanamaması gibi faktör ve düşünceler aileyi ve hamile kişiyi sezaryen doğumuna yöneltmektedir. Bu durumdaki en çok dikkate alınması gereken ve tercih edilmesi gereken yol ise doktorun açıklamaları ve gösterdiği yollardır.
Anne adayına normal doğum ortamı ve mekanizması, ağrı önleyici olan etmen ve tedbirler hakkında yeterli bilgilerin verilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra sezaryenin cerrahi bir operasyon olduğunu ve belirli tıbbi durumlardan dolayı saklanması gereken bir yöntem olduğunu da anne baba olacak adaylara doğru ve düzgün bir şekilde anlatılıp aktarılması gerekmektedir.
Sezaryen Sonrasında Vajinal Doğum
Sezaryen sonrasında gerçekleşecek olan normal doğum olası olabilmektedir.
Anne adayının rahminin yırtılması ve bebek kaybı gibi riskleri olduğunu unutmamak gerekir. Aile adayının riskleri çok iyi bir şekilde değerlendirip doğrultusunu ve yöntemini seçmesi gerekmektedir.